12 Günlük Savaş: Ne Öğrendik ve Bizi Ne Bekliyor?
Bu makale, İran, İsrail ve ABD arasındaki son 12 günlük Savaşı analiz ediyor; Orta Doğu’nun geleceği üzerindeki askeri, diplomatik ve jeopolitik etkilerini vurguluyor.
Bilal Nour Al Deen
6/25/20252 min oku


Dünya, 12 gün önce Orta Doğu ve dünyayı bir volkanın ağzına koyacak bir sürece girdi. Bu günler, modern küresel sistemimizin hem birbirine bağlı hem de yanmaya elverişli olduğunu gösterdi. İran, İsrail ve ABD üçlüsü hızlı ve doğrudan bir çatışmaya girdi; ancak bu olaylar, geleceği okumak için zaman alacak işaretler taşıyor. Kuşkusuz birçok askeri, diplomatik, ideolojik ve teknolojik ders içeriyor.
İran’ın Gerilemesi, Yenilgisi Değildir
İran’ın bölgesel projesi üç temel üzerine kuruludur: Ortadoğu’daki silahlı müttefikler, menzili ve hassasiyeti artan füze envanteri ve onlarca yıldır korku ve tartışma yaratan nükleer programı. Son savaşta özellikle nükleer programı ve büyük bir askeri kapasitesi ağır darbe aldı, önde gelen komutanları aniden öldürüldü. ABD-İsrail ittifakı nükleer programını onlarca yıl geriye götürdü. Ancak Tahran bu turu kaybetmiş olabilir ama nükleer hedeflerinden vazgeçmedi ve vazgeçmeyecek. Hava saldırılarıyla vazgeçmesi mümkün değil; zira uranyumun zenginleştirildiği gizli alanları muhafaza etmiş olabilir. Başka bir deyişle, program yıllar sonra yeniden canlanabilir; bu durum İran’ın bölgedeki eski baskın gücüne dönüşeceği anlamına gelmez.
İsrail: Asi Boğa, Ama Yine Darbe Yedi
İsrail, bugün yeni Orta Doğu’nun hakim boğası gibi; ancak İran’dan ağır darbeler aldı. 7 Ekim 2023 olaylarından sonra önleyici caydırıcılık stratejisinin temel olduğu doğru; ancak savaş aynı zamanda İran’ın İsrail hava savunma sistemlerini aşma kabiliyetini ortaya koydu. "Tehlike hissettiğimizde vuracağız" sloganıyla Tahran’a karşı kazanılan başarıların yanında, Tel Aviv’in İran veya başka güçlerle gelecekte gireceği mücadelelerde defalarca düşünmesi gerekiyor. Kesin olan, İsrail’in yaralarını sarması zaman alacak.
İttifaka Rağmen Uyuşmazlık
Donald Trump, Netanyahu’nun İran hedeflerini vurma isteğini karşılasa da, ABD-İsrail arasındaki görüş ayrılığı açık ve gizlenemez durumda. Hedefler örtüşmedi. Netanyahu nükleer programı sona erdirmek ve rejim değişikliği isterken, Trump Tahran’ı müzakere masasına zayıf halde getirmek, ancak Ali Hamaney’e dokunmamak istiyordu. Bu ayrışma, ilişkilerde kırılmalara yol açabilir ve yakın gelecekte etkileri görülebilir.
Fordo nükleer tesisine yapılan hassas operasyon, Washington’un teknoloji üstünlüğünü hala elinde tuttuğunun çarpıcı bir hatırlatıcısıydı — kullanmaya karar verdiğinde sonuçlar hem yıkıcı hem hesaplı oluyor.
Son mu, Yeni Bir Savaşın Başlangıcı mı?
Sonuçta bu sadece kısa bir savaş değil, geleceğin şifreli mesajıydı. Nükleer "potansiyel"in fitil bekleyen bir barut kutusu olduğu ve Orta Doğu’nun her an patlamaya hazır olduğu uyarısıydı. Savaş, farklı hesaplar altında ittifakların ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi; en başarılı askeri operasyonlar bile siyasi ve kalıcı sonuçlar garantilemiyor. Kısacası bu kısa günler, bölgesel dengeler için ağır bir sınav ve geleceğin şu anda alınan kararlara bağlı olduğunun net işaretiydi.
Peki, bir dönemin sonu mu? Yeni bir dönemin başlangıcı mı? Yoksa uzun bir mücadelenin geçici ateşkesi mi?
Orta Doğu’da cevap çoğunlukla her zaman olduğu gibi: Evet.