Hafız Esad’dan Ziyad Rahbani’ye: Hizbullah Dönemi Sona mı Erdi?
Bu makale, İsrail’le yaşanan savaşta uğradığı büyük yenilginin ardından Hizbullah’ın etkisinin azalmasıyla Lübnan’daki köklü değişimleri ele alıyor. Ayrıca bu değişimin partinin geleceğine nasıl yansıyacağını inceliyor.
Bilal Nour Al Deen
8/8/20253 min oku
Hafız Esad Caddesi’nin adının Ziyad Rahbani Caddesi olarak değiştirilmesi tesadüf değil. Bu, Lübnan’ın yeni bir döneme girdiğinin göstergesidir. Böyle bir adım, 8 Ekim 2023’ten önce atılması imkânsız olan bir adımdı. Evet, Hizbullah’ın çöküşünden sonra artık her şey mümkün hale geldi. Bugün parti, tabanı ve Lübnanlılarla birlikte şu başlığın damga vurduğu bir dönemin eşiğinde: Kim inanır ki?!
Gerçek Bir Kimlik Krizi
Hizbullah, 2006 yılında İsrail’le amansız bir şekilde savaştı. Ancak bölgedeki sayısal ve coğrafi genişlemesi, güvenlik açısından açıklarını ortaya çıkardı ve onu ciddi şekilde zayıflattı. Sonuç olarak, 2023 yılı sonunda Gazze’ye destek amacıyla “destek cephesi”ne katılmasının ardından ağır bir yenilgi aldı. Tüm fedakârlıklara rağmen birçok Lübnanlı silahı artık bir yük olarak görmeye başladı; bazıları ise caydırıcı gücünü kaybettiğine inanıyor. Bugün Lübnan hükümeti, silahın yalnızca devletin elinde bulunmasını öngören Amerikan önerisini kabul ediyor. Bu, 2024 sonunda Lübnan’ın imzaladığı aşağılayıcı anlaşmanın doğal bir sonucu ve aynı zamanda açık bir askerî yenilginin yansımasıdır.
Hükümetin, geniş bir Lübnanlı kesimin görüşünü almadan aldığı bu karar, olası olumsuz sonuçlarına rağmen er ya da geç uygulanacaktır. Böylece parti, en önemli dayanaklarından birini — askerî gücünü — kaybedecektir. Bu değişim, silahı korumak için büyük bedeller ödeyen taban tarafından kabul görmeyebilir. Hatta kısa veya orta vadede olmasa bile, kendi çevresinden bir tepki doğurabilir. Silahın alınması, Lübnanlıların tanıdığı şekliyle partinin sonu anlamına gelir. Başka bir deyişle, uzun yıllardır sürdürdüğü etkinliğini kaybedecektir.
Tokat: Devlet ve Devletçik
Tayune olaylarında ordu, silahlı “sivil ordular” karşısında çaresiz kaldı. Hatta bazı askerler, silahlı unsurlardan ateş etmemelerini rica ediyordu. Bu, Lübnanlıların görmek istediği tablo değildi. Yakın zamanda ise, “bireysel” güdülerle hareket eden bazı gençler, İran uçaklarının inişinin engellenmesi ve yolcuların aranmasına karşı çıkarak Beyrut Havalimanı yolunu defalarca kapatmaya çalıştı. Lübnan hükümetinin bu konudaki kararlarının doğruluğu tartışmalı olsa da, ordu “Ranger” zırhlısını yol üzerine koyarak, artık Lübnan’da hiçbir yolun kapatılmayacağını ilan etti.
Asıl dönüm noktası ise, yolun boşaltılması emrine uymayan bir göstericinin tokatlanması oldu. Tarihçiler her zaman “öncesi” ve “sonrası”ndan bahseder. Mesela, Berlin Duvarı yıkılmadan önceki Almanya ile yıkıldıktan sonraki Almanya aynı değildir. Lübnan siyaseti de böyledir. Havalimanı yolundaki o tokattan önceki Lübnan ile sonrası aynı değil. Bu, devletin zamanı — en azından öyle görünüyor. Lübnan artık bazılarına göre Tahran’ın bir şubesi değil. İran ise, özellikle son İsrail savaşı sonrası iç meseleleriyle meşgul olduğundan Hizbullah’a karşılık vermeye niyetli değil.
Hukukun Gücü… Silahın Değil
Hizbullah’ın İrtibat ve Koordinasyon Birimi sorumlusu Vefik Safa, Beyrut Limanı patlaması soruşturmasını yürüten yargıç Tarık Bitar’ın adlî soruşturmasını “düşürmek” istedi. Üstelik bunu Adalet Sarayı’nın bahçesinde, alenen söyledi. Bunu daha önce kimse yapmamıştı, cesaret edememişti. Evet, ona bu adımı attıran şey, sahip olduğu güç fazlasıydı. Bu, patlamada hayatını kaybedenlerin yakınlarını son derece kışkırtan bir adımdı. Görünen o ki, Hizbullah’ın yeni düşmanlar yaratma stratejisinin bir parçasıydı. Peki şimdi ne oldu? Vefik Safa artık soruşturmanın önünde duramıyor. Hatta yargıç Bitar, iddianamesini her an açıklayabilir. Bu, Hizbullah’ın zayıflaması olmasa asla gerçekleşmezdi.
Gelecek: Siyasi Kanadın Sonu mu?
Hizbullah’ın karar verdiği günler geride kaldı. Bu, inanması zor bir gerçek gibi görünebilir. Ancak parti, yakında kendi iç yapısında bile kaderini belirleyemeyecek noktaya gelebilir. Bu ilk bakışta hayal gibi gelebilir. Ancak son aylar, her şeyin mümkün olduğunu gösterdi. ABD, Lübnan’daki mutlak hâkimiyetiyle, Hizbullah’ın siyasi faaliyetlerini sürdürmesine “lütfederek” onay verdi, hatta bir gün onunla iletişim kurmayı bile düşünebileceğini belirtti. Evet, durum bu!
Yakın gelecekte Hizbullah’ın siyasi konumunu belirleme kapısı açıldıysa, uzak gelecekteki yeni şeklinin belirlenmesine de hiçbir şey engel olmayabilir. Yakında parti, izci teşkilatını bile koruyamayabilir. En azından, Washington bu teşkilatın üye sayısını belirleyebilir. Bunlar imkânsız senaryolar değil; zaman, gerçekleşme olasılıklarını gösterecektir.
İbn Haldun der ki: Zorbalar, işgalcileri davet eder. Belki Lübnan’da biz de bunu yaptık… Ya da en azından, işgali kovmak için savaşanlar yaptı!

