Hasta öldü.. Hizbullah bunu ne zaman ilan edecek?
Bu makale, Kasım 2024'te Lübnan ile İsrail arasındaki savaşın sonunu ve etkilerini, Hizbullah’ın askeri ve siyasi çöküşü ile "direniş" meşruiyetindeki sarsıntıyı analiz ediyor.
Bilal Nour Al Deen
7/5/20253 min oku


27 Kasım 2024’te, Lübnan ve İsrail arasındaki savaş sona erdi. Savaş, Hizbullah’ın Gazze’ye destek cephesi olarak açtığı ve gözlemcilere göre ağır bir yenilgiyle sonuçlanan bir çatışmaydı. Hesaplanmış bir girişim olarak başlayan bu süreç, maliyetli bir savaşa dönüşerek Lübnan’ı daha da zayıflattı ve Hizbullah’ı siyasi ve askeri açıdan kırılgan bir konuma itti.
Çatışmadan Çöküşe
Yıllarca Hizbullah, “stratejik dokunulmazlık” anlayışıyla hareket etti. Kendi silahlarına sahipti, özgürce ve hesap vermeden hareket ediyordu ve yıllarca herhangi bir İsrail saldırısını caydırabileceğini iddia etti. Ancak bu durum Hizbullah için giderek karmaşıklaştı. Kimliği, siyasi sermayesi ve tabanı “direniş” ve Lübnan’ın savunmasında silahın tekeli üzerine kuruluydu. 2024’te yaşananlar ise bu anlatıyı zayıflattı ve bu model çöktü. Son savaş, Lübnan’ın güneyini harap etti ve partinin askeri yapısında ciddi zayıflıkları ortaya çıkardı. İsrail’in üstün istihbaratı, hassas saldırıları ve sistematik hedeflemeleri partinin itibarını sarstı. Ancak maddi tahribattan daha önemli olan, savaşın siyasi kayıpları oldu. “Aşağılayıcı” ateşkes anlaşması, uluslararası koşullar ve yerel baskılarla birlikte, resmi otoritenin tüm topraklarda kontrolü yeniden sağlaması ve silahlı grupların, başta Hizbullah olmak üzere, tasfiye edilmesi talebini içeriyordu. Bu, mali yardım veya yeniden imar için temel bir adım olarak görülüyordu.
Gelecek Belirsiz
Şimdiye kadar parti yönetimi, yeniden değerlendirme konusunda hazır bir tavır göstermedi. Direniş ve silahın kırmızı çizgi olduğu söylemi hâlâ sürüyor, ancak bu söylem etkisini kaybetmeye başladı. Aynı yolu sürdürmek hem Lübnan hem de parti için çok maliyetli; çünkü bugün Hizbullah iki zor seçenekle karşı karşıya: ya silahını koruyacak, bunun sonuçlarına katlanacak ya da devlet sistemi içinde bir siyasi güç olarak konumunu yeniden tanımlayacak geçiş sürecine başlayacak. Parti kararı sadece kendi geleceği değil, tüm Lübnan’ın geleceği açısından da kritik önemde. Güney hâlâ işgal altında olduğu sürece Lübnan kalkınamaz, savaş dolaylı şekilde devam ettiği müddetçe Beyrut da yatırım çekemez.
Acı Kupa
Buna rağmen, Hizbullah yönetimi durumun ciddiyetini kavramış gibi görünüyor ve savaşın sona erdirilmesi anlaşması sahadaki gerçekliğin yansımasıydı. Bu bağlamda silah eninde sonunda teslim edilecek, ancak genel sekreter Şeyh Naim Kasım ve çevresindekilerin iki farklı söylemi var: halka yönelik duygusal söylem ve kapalı kapılar ardında paylaşılan akılcı söylem. Parti, Lübnan’ın silahın sınırlanmasını bu kadar çabuk talep edeceğini beklememişti. 1982’den beri kurulan yapı 82 günden kısa sürede teslim edilecek. Bu, partinin kamuoyundaki imajını zedeleyecek bir durum. Eski genel sekreter Hasan Nasrallah’ın “Biz bir milletiz; sahayı terk etmeyiz, silahı bırakmayız” sözü, kendisinin vefatıyla birlikte geride kaldı gibi görünüyor. Başka bir ifadeyle, parti silah tesliminin kaçınılmaz olduğunu kabul ediyor, ancak liderleri kendilerine şu soruyu soruyor: “Halkı bu adıma nasıl hazırlarız?” Muhtemel yanıt şu: Önce teslim etmeyeceğimizi söyleyeceğiz. Sonra teslim ettiğimizi ama normalleşmeyeceğimizi açıklayacağız. En nihayetinde, “Lübnan normalleşse de Kudüs’ü bir gün özgürleştireceğiz, çünkü bu Allah’ın vaadidir” diyeceğiz.
Hizbullah bir zamanlar Ortadoğu’yu ateşe vermekle tehdit etmişti, ancak içten sönmüştü. Ve bugün bunun bedelini ödüyor.