Hizbullah: Destek Savaşından Hayatta Kalma Savaşına mı?
Bu makale, 2024 savaşı sonrasında Hizbullah’ın askeri ve siyasi gücündeki belirgin zayıflamayı, halk desteğindeki erozyonu ve hareketin geleceğini ele alıyor.
Bilal Nour Al Deen
7/28/20253 min oku


Ekim 2023’te Hizbullah, Gazze’ye destek amacıyla İsrail’e karşı bir cephe açmanın hesaplanmış bir karar olduğuna inandı. Beyrut’un güney banliyölerinden verilen mesaj netti: Gazze’de sükûnet sağlanmadan Lübnan’da da sükûnet olmayacak. Uzun zamandır kendisini bölgedeki direnişin öncüsü olarak tanımlayan bu yapı için, “direniş ekseni” adına bir zafer kazanmak için uygun bir an gibi görünüyordu.
Ancak 2024 yılı sonunda Hizbullah artık inisiyatif sahibi değil, savunma konumundaydı—hatta belki daha da kötü durumda.
Savaşın ilk aylarında, Hizbullah uluslararası ateşkes tekliflerini reddetti. Bunların başında, ABD elçisi Amos Hochstein’ın önerisi geliyordu. Bu plan, Lübnan ile İsrail arasında ateşkes sağlanmasını, Gazze'nin göz ardı edilmesini ve Radwan güçlerinin sınırdan çekilmesini öngörüyor; karşılığında Lübnan’a bazı ayrıcalıklar vaat ediyordu. O dönemde Hizbullah siyasi rüzgârın arkasında olduğunu düşünüyor, İsrail’in zayıflığını bir fırsat olarak görüyordu.
Ama bu hesap yanlıştı ve ağır sonuçlara yol açtı.
Bazı kaynaklara göre İsrail, Hizbullah’a ait füze depolarının %80’inin yerini biliyordu. Hatta örgütün lider kadrosunun konumları da tespit edilmişti; bunların başında, savaşın ilk günlerinde suikaste uğrayan genel sekreter Hasan Nasrallah geliyordu.
İki ay süren çatışmalar, Lübnan için büyük bir yenilgiyle sonuçlandı. Ateşkes anlaşması birçok kişi tarafından “utanç verici” olarak değerlendirildi; çünkü İsrail’e Lübnan içinde serbest hareket etme ve istediği kişiyi ya da yeri hedef alma imkânı sağladı.
Savaşın sonuçları şunlardı:
– Gazze’de savaş sürerken Lübnan cephesinde ateşkes.
– Daha önce işgal edilmemiş beş bölgenin İsrail tarafından işgali.
– En az 10 Lübnanlının esir alınması.
– Onlarca köyde geniş çaplı yıkım ve kuzey İsrail’e birçok yerleşimcinin geri dönüşü.
– Radwan güçlerinin ve Hizbullah savaşçılarının güneyden çekilmesi.
– Silah depolarının boşaltılması ve tünellerin Lübnan ordusuna teslimi.
– Hizbullah’a ülke genelinde silahlarını teslim etmesi yönünde baskı.
Başka bir deyişle, Hizbullah’ın savaş öncesinde reddettiği her şeyi, bu ağır darbelerden sonra kabul etti.
Kriz artık sadece silah veya liderlik meselesi değil. Bugün Hizbullah ciddi bir güvenlik açığı yaşıyor. İsrail, Hizbullah’ın üyelerini Lübnan içinde hâlâ hedef alabiliyor; örgütün sözde “önleyici önlemleri” buna engel olamıyor. Liderlerinin hareketleri bile gizli değilse, bu durum devam ederse Hizbullah gelecekteki bir çatışmada inisiyatif alma yeteneğini kaybedebilir ve kendisine çizilen sınırlar içinde hareket etmeye zorlanabilir.
Daha tehlikelisi ise halkın ruh halidir. Bir zamanlar toplumsal meşruiyetten beslenen direniş, bugün geniş halk kesimlerinin reddiyle karşı karşıya. Savaş kararı ve sonuçları, ülkenin yıkımı, ekonomisinin çöküşü ve güvenliğin sarsılması olarak görülüyor. Silah artık caydırıcı bir araç olarak değil, Lübnan’ın istikrarını tehdit eden stratejik bir yük olarak değerlendiriliyor.
Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Joseph Aoun, Başbakan Nawaf Salam ve siyasi figürlerden Velid Canbolat gibi isimlerin önderliğinde Lübnan devletinden yükselen sesler, silahların yalnızca devletin elinde olmasını öngören 1701 sayılı BM kararının uygulanmasını talep ediyor. Bu baskı yalnızca siyasi bir tavır değil; aynı zamanda uluslararası düzeyde net bir yöneliği yansıtıyor: Artık silahı olan bir iç aktörün bunu sürdürmesi kabul edilmiyor—hele ki bu silah artık “zafer” getiremiyorsa.
Hizbullah bugün bir yol ayrımında: Ya kendi tecrübesini dürüstçe gözden geçirip 2024 sonrası dönemin farklı olduğunu kabul edecek ya da inkâr politikasına devam edip elinde kalan manevi (ve belki maddi) gücü de kaybedecek. “Direniş ya da şehadet” söylemine, silah bırakmayı ihanet olarak görmeye ve bir sonraki savaşın kıran kırana geçeceği iddialarına artık geniş bir kitle inanmıyor. Hatta bu söylem, Hizbullah çevresinde bile bazıları tarafından sorgulanıyor: Bedel neydi? Sonuç ne oldu? Buna gerçekten değdi mi?
İnatçılık ve başarılar elde etmek 8 Ekim 2023 ile 27 Kasım 2024 tarihleri arasında mümkündü. Ondan sonra ne silah fayda eder ne de söz şefaat eder.