Kudüs Gücü ve Süperman: Araplar Neden Amerika’yı Tercih Ediyor?
Bu makale, Orta Doğu’daki anlatı savaşını analiz ederek, Arapların sevgisini kazanmakta İran’ın neden başarısız olduğunu, Amerika’nın ise nasıl başarılı olduğunu inceliyor.
Bilal Nour Al Deen
6/30/20253 min oku


Orta Doğu’da, tıpkı dünyanın her yerinde olduğu gibi, devletler ve ittifaklar arasındaki savaşlar sadece silahlarla yapılmaz. Asıl mücadele, anlatıların savaşıdır; baskı değil cazibe, zorlamadan çok iknadır. Görünüşe göre bu alanda Amerika ustadır, İran ve müttefikleri ise henüz bunu kavrayamamıştır. Amerika’nın başarısı idealizminden değil, kültürel araçlarının daha gelişmiş ve entegre olmasından kaynaklanmaktadır.
1979 İran Devrimi’nden bu yana, İran bölgesel projesini emperyalizme—özellikle Amerika’ya—ve İsrail’e karşı direniş üzerine kurdu. 1988’de Devrim Muhafızları bünyesinde “Kudüs Gücü”nü oluşturdu ve “Kudüs Günü”nü ilan etti. Tahran kendini mazlumların savunucusu olarak pazarladı. Ancak 45 yıl sonra bu model tek başına başarılı olamadı; devrim hâlâ konuşurken, Arap halkları uzun zamandır dinlemeyi bıraktı ve akıllıca kurulan Amerikan anlatılarına yöneldi; doğruları değil, Arapların inanmak istediği hikâyeleri anlattı.
Amerika ve İran’ın araçları farklıdır. Her iki taraf da Arap halklarıyla iletişimde farklı yöntemler ve bakış açıları kullanır. Bu fark, birinin başarılı diğerinin geride kalmasının temel nedenidir.
Netflix vs “Press TV”
Tahran’ın medya araçları, örneğin “Al-Alam” ve “Press TV” kanalları bölgesel medyada sınırlı ve marjinal etkiye sahiptir. Bölgede daha geniş kitlelere ulaşan CNN ve Sky News gibi kanallar egemendir. Hollywood’un kültürel etkisi milyonlarca Arap izleyiciyi cezbederken, İran kanalları bu alanda rekabet edemez. “Al-Alam” kanalının açılış müziğini hatırlayan Arap neredeyse yoktur. “Al-Manar” kanalı ise uydu yayınından men edilmesinin ardından Youtube ya da başka modern platformlarda aktif değildir, sadece basit bir haber sitesiyle yetinmektedir. İran kültür sistemi yaratıcılıkta sınırlıdır.
Amerikan başkanı Donald Trump Çin’in popüler uygulaması TikTok’u satın almaya çalışırken, İran Facebook veya Twitter’a rakip tek bir platform bile geliştirememiştir. İranlı gençlerin benimsediği bir TikTok yıldızı yoktur. Netflix’e rakip ve mezhep ayrımlarını aşabilecek İranlı bir alternatif yoktur. Amerikan kahramanı “Superman” insanlığı kurtarıcı olarak gösterilirken, İranlı kahraman “beş Arap başkentini kontrol ediyor” olarak sunulur. Amerikan filmleri ve dizileri dünya pazarlarını fethederken, Arap tüketici tek bir İran ürünü sayamaz. İran’ın yumuşak gücü ise sadece Kum’daki Mustafa Üniversitesi veya Kerbela’daki türbeler gibi Şii kimliğiyle sınırlı kurumlarda yoğunlaşır; bu da geniş Arap halkını ilgilendirmez. Belki İran sineması bu konuda istisnadır.
“Ölüm Amerika’ya” ve Washington’un Kurnazlığı
ABD Kalkınma Ajansı (USAID), kültürel diplomasi ve süslü söylem Washington’un araçlarıdır. ABD, Arap dünyasında birçok kültür merkezi kurdu, siyasi eğilimlerine bakmaksızın sivil toplum kuruluşlarını destekledi ve elitlerle iletişim kurdu. Teksas’ta vergi veren bir Amerikalı, Beyrut’un nerede olduğunu bilmez ama ABD yönetimi yatırımlarının Lübnanlıların Amerika’ya bakışını nasıl değiştireceğini bilir. “Ölüm Amerika’ya” diyen Şii köylerine projeler açtı, yüzlerce Lübnanlı Şii’yi karşıladı ve onları kapsadı. İran ise sadece kendi mezhepdaşlarını destekledi, diğerlerine gözünü kapadı; hatta onları Şiileştirmeyi düşündü, bunun çok örneği var.
Örneğin, koronavirüs pandemisi sırasında eski ABD Büyükelçisi Dorothy Shea, ABD Büyükelçiliği önünde maske dağıttı. İran destekçileri alay etti ama bazıları “Neden İran Büyükelçisi böyle davranmıyor?” diye sordu. İşte devletler böyle davranır.
Trump dans ederken, Hamaney baskı yapıyor
Siyasette İran mezhepçi ve katı bir söylem benimsedi. Suriye savaşına müdahale edip Sünni çoğunluğun taleplerini bastıran Esad rejimini destekledi. Lübnan’da Hizbullah’ı güçlendirdi, baskıcı uygulamalara ve devlet kontrolüne yol açtı. Bu politikalar Tahran’ın imajını zedeledi ve Arap halkları arasında derin nefretler yarattı. Bu düşmanlık, Irak ve Afganistan’ı işgal eden, İsrail’i destekleyen ama Orta Doğu’da en büyük nüfuz sahibi olan ABD’ye karşı ortaya çıkmadı.
Bu, Amerikan yumuşak gücünün ahlaken üstün olduğu anlamına gelmez. Arap dünyası ABD’nin iki yüzlü olduğunu bilir ama gerçekçi davranır: ABD bazen haksız olsa da, İran ve müttefiklerinden daha fazla fırsat sunar. İran 45 yıldır imparatorluğunu kurdu ve birkaç Arap ülkesinde yaygınlaştı; ancak Şam sokaklarında bir gencin tokatlandığı bir video, projeyi 90 saniyede yıktı. İran uzun yıllar dokunulan halıyı 30 yılda örer, 30 saniyede satar atasözü bu durumu özetler.
Evet, İran Filistin’i destekledi, evet Hizbullah’ın yanında durdu ama insanları nasıl cezbettiğini unuttu. Orta Doğu sahnesinde yer almak istiyorsa, sadece direnişle kalmamalı, ilham vermeli. Bugüne kadar bunu öğrenemedi.